Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi Murat Ülker, ‘Ne Olacak Bu Kripto Para ve NFT’nin Hali’ başlıklı Linkedin’de kaleme aldığı yazısında, kripto para ve NFT konusunu işledi. Ülker, yazısında son dönemin ekonomi ve sanat gelişmelerini inceledi.
Kendisinin kripto paradan zengin olduğuna ilişkin reklamların yalan olduğunu açıklayan Ülker, şöyle konuştu;
“Ne yazık ki bu tip global dolandırıcılık şebekelerinin sahte reklamlar yapmalarını önleyemiyoruz.”
Ekonomik hayatın değiştiğine ve sanatın da yaşadığı çağa ve ekonomiye uyum sağladığını vurgulayan Ülker, şunları söyledi;
“Kripto para ve NFT sanat hala aşina olduğum alanlar değil ama gelişmeleri takip ediyorum. Ama şunu da belirtmeliyim, ne bir kuruş kripto param ve ne de bir adet NFT sanat eserim var. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bu konularda birçok gelişme yaşanıyor.”
Ülker, Hasan Doğan’ın 2021’de yayımlanan İslam Hukuku Açısından Kripto Paralar ve Blockchain Teknolojisi adlı kitabını okuduğunu söyleyerek kitaba referans gösterdi.
“Dijital diye adlandırabileceğimiz kavram sayısı geçtiğimiz on yılda bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdı. Şimdi ise neredeyse aklınıza getireceğiniz her kavramı niteleyebilecek bir sıfat haline geldi. Dijital sağlık, dijital sanat, dijital iletişim, dijital okuryazarlık, dijital banka, dijital devlet, dijital vatandaşlık, dijital para. Hayatın her alanında yaşanılan bu dijitalleşme öyle bir noktaya ulaştı ki yaşamın da dijitalleşeceği yeni evrenlerden ve yeni değer sistemlerinden bahseder olduk.”
Hasan Doğan’ın söz konusu kitabına yaptığı girişten alıntı yapan Ülker, şunları aktardı:
“Madeni paralardan kağıt paralara geçiş sürecinde de kağıt paraların güvenilirliği sorununun hararetle tartışılmış olması kuvvetle muhtemeldir… Aynı şekilde kağıt paradan elektronik paraya geçişin de sancısız olduğu söylenemez. Elektronik paraya dair meseleleri henüz hazmedememişken şimdi de kripto para kavramı küçük tasarruf sahiplerinden büyük devletlere varıncaya kadar hepimizin gündemine girdi… Bitcoin ve kripto paralara yönelik büyük ilgi başta Körfez ve Güneydoğu Asya bölgeleri olmak üzere Müslüman coğrafyanın da başlıca tartışma konularından biri haline gelmiştir.”